Bugünün haberciliğine baktığımızda, haberin doğru olup olmadığını tespit edebilmek en zor işlerden biri. Kaçımız eski videolar veya fotoğrafları, gündemdeki habere ilişkinmiş gibi kabul edip paylaşmadık ki? Kaç gazeteci, yorumcu ve yazar bile çoğu zaman yanlış haberleri doğru kabul edip ölesiye savunmadı ki?
Gazetelerin ve televizyon haberciliğinin tek taraflı olduğu yani sadece okunduğu ve izlendiği dönemlerde, sabahları gazete okumak ve akşam televizyonda haberleri seyretmek dışında çok fazla bir hareket yoktu. Daha sonra doksanlı yılların ikinci yarısında, gazetelerin internet versiyonunu, ikibinli yılların ortasında ise televizyonların internet versiyonunu görmeye başladık. Son on yıldan beri ise hayatımızın her alanında bizimle birlikte olan sosyal medya ile birlikte haberlerin sunum, paylaşım, yayılış, tetikleniş ve yorumlanışının değişimini hep beraber izledik.
Artık öylesine bir hale geldik ki, “haber”siz yapamıyoruz. Haberler ayakta olduğumuz her saatin neredeyse en az on dakikasını kaplar hale geldi. Nasıl olmasın ki, akıllı telefonlardan gelen bildirimler, sosyal medya ve haber uygulamalarından gelen son dakika bildirimleri, internet tarayıcılarından gelen “son dakika” uyarıları, TV ekranlarında geçen alt yazılar, toplu taşımadaki ekranlar, AVM’lerdeki bilgi ekranları hiçbir şekilde “haber”siz kalmamıza izin vermiyorlar.
Bu kadar yoğun bir enformasyon ağının içinde, haberlere tepki vermek kadar herhangi bir tepki vermemek de bireylerin en doğal hakkı. Ancak gelinen noktada, herhangi bir habere tepki vermemek veya o konu hakkında sessiz kalmak da mümkün olamıyor, zira takipçiler, arkadaşlar, akrabalar belirli konular hakkında olumlu veya olumsuz yorum yapmanızı bekliyor, hatta belli bir konuda paylaşım yapmadığınız veya onlarla aynı düşünmediğiniz için sizi eleştirebiliyorlar.
Bugünün haberciliğine baktığımızda, haberin doğru olup olmadığını tespit edebilmek en zor işlerden biri. Kaçımız, eski videolar veya fotoğrafları, gündemdeki habere ilişkinmiş gibi kabul edip paylaşmadık ki? Kaç gazeteci, yorumcu ve yazar bile çoğu zaman yanlış haberleri doğru kabul edip ölesiye savunmadı ki?
Cambridge Analytica yazılımıyla seçimlere etki iddiası
Günümüz haberciliğinin ise ana sorunu, hangi haberin, ne kadarının, ne kadar süreyle, ne kadar kişiye ve doğrulukta sunulacağının birileri tarafından belirlenebiliyor olmasında. Geleneksel gazetelerde ve geleneksel TV’lerde sadece manşetlerle gündem ortaya konurken, bugünün teknolojisinde yaşa, cinsiyete, lokasyona, yaşam kültürüne, günlük tercihlerine, tuttuğu takıma ve sevdiği yemeğe kadar profillenmiş ve hedeflenmiş bireylere verilecek haberin niteliği ve dozajı rahatlıkla ayarlanabiliyor. Çoğu zaman haberi yazmak veya paylaşmak bile gerekmiyor, zira bot teknolojisi bu işi de rahatlıkla halledebiliyor. Herhangi bir haberin organik yayılmasına dahi müdahale edilip, istenirse gündeme taşınabilir, istenirse gündemden birkaç saat içinde düşürülebilir. İşte, burada haberin kendi dezenformasyon etkisi ile birlikte ayrıca manipülatif etkisi de ortaya çıkarılabiliyor.
2016 yılında dünyaca takip edilen ve dünyaya önemli etkileri olan iki seçim yaşandı. Birisinde, İngiltere’nin AB içinde kalıp kalmayacağı oylandı, diğerinde ise ABD başkanının kim olacağı belirlendi. Her iki seçim sonrasında, seçmenin çeşitli sosyal ağlar ve haberler aracılığıyla manipüle edilerek görüşlerinin etkilendiği ve seçimlere bu şekilde müdahale edildiği, Rusların bu işin arkasında olabileceği ileri sürüldü. Ancak esas dikkat çeken konu Cambridge Analytica denilen bir yazılımdı. “Psikometri” denilen metot ile seçmenin tercihi etkileyen bu yazılım, bireylerin psikolojik özelliklerini verilerle belirleyebiliyor. Düşünün, internetteki her hareketiniz, tercihiniz bir şekilde kaydediliyor ve bu veriler birileri tarafından toplanıp kişiliğinizin ana unsurları ortaya çıkabiliyor. İddiaya göre, Facebook üzerindeki 68 like (beğenme) bile kişilik profili çıkarmaya yetebiliyor. Daha sonra da bu profilleme ile hedeflenen haberler -çoğunlukla dezenformasyon- ilgili bireylere belirli dozlarda verildiğinde bireylerin bir konu hakkındaki fikirleri rahat bir şekilde değiştirilebiliyor.
Bu sıralar Avrupa Birliği’nin ana gündem maddelerinden birisi bu tür yazılımları engelleyen düzenlemeler yapmak. Facebook ise haberin değerini kullanıcıların belirleyeceği bir algoritma üzerinde çalıştığını açıkladı. Türkiye’nin yerel ve genel seçimlerinin yapılacağı 2019 yılı ise bu tür haberlere ne kadar maruz kalacağımızı gösterecek önemli bir yıl olacak.