Türkiye’de avukatlar verinin işlenmesi ve verinin bulunduğu ortam gibi iki ana konuda direnç göstermeye devam ediyorlar. Oysa, bu direnç sadece ve sadece bilgi güvenliği anlamında olmalı.
Geçen ay kurumlarda dijital dönüşümü yazmıştım, bu ay bireysel dijital dönüşümü yazmasam olmazdı. Kurumsal alanda olduğu kadar bireysel alanda da dijital dönüşüm ayrıca irdelenmeli. Tabii bu mesele, bireylerin son teknolojiyle ne kadar bütünleştiği değil, teknolojiyle ve veriyle işini ve hayatını ne kadar kolaylaştırdığı ve ne kadar verimli hale getirdiğiyle ilgili. Her bireyin bu konudaki ihtiyacı farklı ve çeşitli. Avukatlık mesleği bireysel yeteneklerin ön plana çıktığı, bireysel çalışmanın ve zaman yönetiminin daha yoğun olduğu bir meslek olduğundan, konuyu avukatlar üzerinden anlatmak daha kolay olabilir.
Bir avukatın günlük yaşamında akıllı telefonlar ve bilgisayarlar çok önemli yer tutar. Bu cihazlarla rutin işlerini yaparlar, belirli konular üzerinde araştırmalarını yaparlar, emsal yargı kararlarını tararlar, e-posta ve WhatsApp gibi anlık mesaj platformları ile iletişim kurarlar, dilekçelerini/sözleşmelerini yazarlar, UYAP sistemi üzerinden davalarını açarlar, davalarını takip ederler, tebligatlarını dahi elektronik olarak alırlar. Hatta, genç avukatlar, bu kadarla da kalmaz, bilgisayarlarını işte/tatilde her daim yanında taşırlar. Bireysel dijital dönüşüme en hazır meslek belki de avukatlıktır. Yoğun teknoloji kullanımına rağmen, avukatların iki konuda halen yüksek dirençleri devam ediyor.
Avukatların veri işlemesi düzensiz ve bilinçsiz
İlk direnç konusu, verilerin kullanımına ve analizine ilişkin. Her gün dünya kadar veri işleyen avukatlarda, veri işleme düzensiz ve bilinçsiz. Bir dava dosyası için ne kadar zaman harcandığı, o dosyada hangi avukatın ne kadarlık bir iş yaptığı, masraf yönetimi gibi veriler bir yana, o dosya için toplanan verilerin dönüştürülüp daha sonraki benzer olaylar/dosyalar için anlamlı bir veriye dönüştürülememesi, avukatların henüz verinin gücünü keşfedememiş olmasından kaynaklanıyor.
İkinci direnç konusu ise verilerin tutulduğu ortamlara olan güvensizlik; belgelerini, dosyalarını ve tüm arşivini, ofisindeki yerel bir sunucuda veya yerel bilgisayarında saklamayı tercih etmeleri. Ancak, e-posta kullanırken her tür servise koşulsuz güvenebiliyorlar! Bilgisayarları veya sunucuları arızalanırsa, kötü niyetli bir yazılımın gazabına uğrarsa veya çalınırsa, kaybolan veriler hakkında hiç kimsenin bir B planı yok. Beceriksiz hukuk yazılımcıları, avukatları dönüştürmek yerine avukatların korkularını paraya çevirmeyi daha kolay buldu.
Dünyada hukuk sektörü, yıllık 300 milyar dolar büyüklüğe erişmiş durumda ve artık yapay zekânın hukuk sektörünü dönüştürücü etkisinden bahsediliyor. Milyonlarca sayfa metin arasından birkaç dakika içinde olaya uygun emsal karar bulabilen, yıllara göre mahkemelerin karar alma süreçlerini analiz edip eğilimi belirleyebilen, olaya uygun kanun metinlerini ve sürelerini hatırlatabilen, hatta öngörüsel veri sunabilen yapay zekâ hukuk sektörünü ve avukatlık mesleğini de değiştirecek. İyi haber, yapay zekâlı yazılımların Türkiye’de yer bulması ve kullanılabilmesi için birkaç yıl daha beklemek gerekebilir, yani avukatlarımızın veriye olan bakışlarını değiştirmeleri için henüz vakitleri var.
Pingback: Dijital, hukukçuların iş kültürünün bir parçası olabildi mi? - Mirador Speaker Agency
[…] Kaynak: Av. M. Gökhan Ahi […]